10 Kasım 2017 Cuma

“Yek katre-i hûnest, sâd hezârân endîşe”



Zamanında, Doğu irfanının büyük bilgesi Sadî Şirazî, “İnsan nedir?” sorusuna “Yek katre-i hûnest, sâd hezârân endîşe” yani “İnsan üç beş damla kan ve bin bir endîşedir.” şeklinde bir cevap vermiş. Şimdi gel gelelim benim üç beş damla kan ve bin bir endişeme. 
İnsan, insan... derler idi, insan nedir şimdi bildim.. demiş Muhyiddin Abdal. İnsan yaşayınca bazı şeyleri daha iyi anlıyor. İnsan denilen varlık topraktan yapılma, Adem'den olma, Havva'dan doğma, esasen Sadî Şirazi'nin de dediği gibi üç beş damla kan ve bin bir endişeyle dolu olan, alemlerin Rabb'inin yarattığı, yaratılanların en şereflisi (eşref-i mahluk) olan varlık.
Çoğunlukla ihtiras, şehvet, hırs, haset, kibir ile kendini yakıp yıkıp talan eden, geleceğe ve her şeye hükmetmeye çalışırken, içinde bulunduğu, yaşadığı anı kaçıran ve hiçbir zaman yaşadığı ana ait olamayan insan..
Fakat bir şey. Tek bir şey.. Öyle bir şey ki onu bir an için düşünmek dahi insanı bu bütün ihtiras, şehvet ve hırsından vazgeçirir. Ölüm... Bir ipte sallanan bir ölüm.. Bu ölüme bir türlü razı olmuyor gönlüm... Nazım'ın deyimiyle ipte sallanan, Yahya Kemal'in deyimiyle birçok gidenlerden her birinin memnun olduğu yer...
Ne yazıktır ki benim gül güzelim için artık demir almak günü gelmiş zamandan.. Meçhule de bir gemi kalkacak  bu limandan... Ben onu seven olarak nafile bekleyeceğimi, o siyah ufka ve yolculuğa gözlerim nemli ve elemli... Eyy biçare gönlüm.. Ya sen?
Son günlerde tek hazırlığım sevdiğimin, gül güzelimin, ayağında cennet kokanımın, bu yolculuğa çıkma ihtimalinin yükselmesi ve onu limanda nasıl veda edeceğim. Durdu dünya.. Beynimin içindeki düşüncelere, aklım, kendime hükmedemez, kifayetsiz kalır oldum.. 
Eyy biçare gönlüm... Daldın dünya ihtiraslarına en  büyük nimeti kaçırdın nice zamandır.. Şükretmeyi bilmezken bir de isyan eder oldun... En büyük nimet ne imiş şimdi  bilir oldun... ''Can'' sonra ''Canan''
Can can deyu söylerler idi... Ben can nedir şimdi bildim.. Özür dilerim yaşadığım andan. Özür dilerim gül güzelimden.. Özür dilerim sevgili cananınmdan.. Özür dilerim en büyük nimetim can'ıma verdiğim her türlü işkence ve cefadan. İhtirasımın gözümü kör edip göremediğim her türlü lütuftan.. Özür dilerim her birinizden.. 
Akılsız başa akıl dönülmez akşamın ufkunda geliyor, derbeder ve biçare halde.. Umarım bu son fasıl değildir.. Bilirim ben bir kartalım.. Yalnız başıma uçmam gerek.. Kanatlarım da var, uçarım da .. Bilirim de uçmayı.. Fakat ola ki gül güzelim giderse, ayağının altındaki cennetle beraberinde baharlarımı, cennetimi de götürür.. Ve ben biçare halde hep o siyah ufka bakarım.. 
Velhasılı kelam.. Yolcuysa Abbas, bağlasam durmaz.. Neyleyeyim? Kimseye etmem şikayet  ağlarım ben halime.. 
İşte.. İnsan insan derler idi insan nedir şimdi bildim... İnsan, yek katre-i hûnest, sâd hezârân endîşe...

YALNIZLIK ÖMÜR BOYU

     Her geçen gün derinleşen yalnızlığımda artık debelenip çırpınmayı bıraktım bekliyorum. Neyi mi? Hayır bir kurtarıcı ya da çözümü değil....