18 Ağustos 2017 Cuma

Çekoslavakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?

  Bir süredir yoktum buralarda. Duyamadım ki özlediğinizi ama ben yine de özlediğinizi düşünmek istiyorum. Zira mareşal gönlüm öyle istiyor! :D
 
  ''Yahu hayır mareşal değil o paşa, paşa'' dediğinizi duyar gibiyim. Teessüf ederim açıkçası. Mareşallik varken, paşa da kimmiş? Paşalık benim gibi mükemmel birinin karizmasını çizer çünkü...

  Şimdi diyeceksiniz ki eee hadi be kardeşim sadede gel laf salatası yapma. Haber ne yine ne oldu söyle, anlat. Tamam ya yazacağım işte aceleniz ne?

  Mesele şu ki : 
 ''Meseleleri mesele etmesek ortada mesele kalmaz.''
 Yani aslında ortada bir mesele yok. Sadece benim mesele ettiklerim, benim meselelerim var. Aslında ben de yokum. Siz beni var görseniz de...
  
  Yeni meselem şu ki, sizlerin, anne babaların korumacılığı... Hatta sizlerden çok dayı ve amcaların korumacılığı... Hangi birisinden dert yakınayım bilemedim açıkçası...

  Sizlerin korumacılığı, biz yeni nesilleri, evlatlarınızı at gözlüklü bireyler haline getiriyor. Oysaki sizlerin asıl vazifesi bizlere at gözlüğü takmak değil, eğer bir görme problemimiz varsa daha iyi görüp analiz etmemizi sağlamak.

  Nasıl mı hemen anlatayım... 
  

11 Ağustos 2017 Cuma

Tutunamayan Stajyerin Güncesi

Hellöğğ,
Ben tutunamayan stajyeriniz. Bu da bitmek bilmeyen maceralarım.

Pardon pardon. stajyeriniz derken? Sizin stajyeriniz. Bi dakika ya siz, kimsiniz? Hoopp, aloo kime diyorum??

Her neyse bu aidiyet bahsini geçelim. Çok önemli değil sonuç olarak bizler hiçbir şeye ait değiliz. Sahip de değiliz. Çünkü ait olmayan sahip olamaz. Hiyerarşideki rütbeler gibi aslında. Personel olmazsa personel müdürü de olamaz.

Gelelim yeni macerama. Yine bir iş adamları toplantısı ve yine tevazu örneği. Gün geçmiyor ki yeni bir şeyle daha karşılaşmayalım. Eee ne yapalım artık. Kaderimiz ise yaşayacağız. Zira müdahale imkanımız çok kısıtlı...

Çocuklarımıza öğrettiğimiz, öğretmeye çalıştığımız şeylerden biridir: Bil ama yapma örneği.
Haydi şimdi bunun iş dünyasındaki haline bakalım.

Sorsan hepsinin iş dünyasına girişteki mottosu aynıdır. Allah açlıkla terbiye etmesin eve helal lokma getirmeyi nasip etsin. Gel gör ki hepsi insanoğlu...

Artık para, makam, mevki hırsı mıdır yoksa fazla para göz çıkarmaz mıdır bilemem. Zira para ne kadar çoğalırsa o kadar paylaşmak zorlaşıyor. Sonuçta komünizm küçük meblalarda olur.

Birbirlerinin yüzlerine karşı o kadar mert o kadar dürüst ve açık sözlüler ki inanamazsınız! Buna şahitlik ederken bir heyecanlandım bir aşka geldim anlatamam. Vay be insanlık ölmemiş dedim.

Şimdi olay şöyle başlıyor. Öncelikle iş adamı olmalı ve güzel parasal koşullara sahip olmalısınız. Ardından böyle camiaya, ortamlara girmelisiniz. Sonrada normalde yüzüne güldüğünüz, yediğinizin içtiğinizin ayrı gitmediği kişiler hakkında bir takım yorumlarda bulunmalısınız.

Ama.... Gel gelelim öyle her yorum olmaz. Tasavvufu hatırlatacak yorumlar olması lazım. Yani ölmeden önce ölün sözünü ona hatırlatacak hatta toprak atma, mezar kapama heves, heyecan ve yarışına girmelisiniz. Aksi takdirde olmaz.

Mesela, efendim o şöyle kaypak bir adamdır böyle onursuzdur falan gibisinden. Ki hakkınızda desinler ki: Vay anasını ne Müslüman adammış! Ne güzel imammış! Ne güzel cenaze namazı kıldırdı öyle...

Bunlara ek olarak bir de sosyal bir insan olmalı ve yeni bir akım başlatmalısınız. Düşüne bir tekme de sen vur. Ayıp olmasın bir toprak da sen at üzülüyor sansınlar falan gibisinden...

Bunları yaptıktan sonra da o kişi hakkını müdafaa için kürsüye çıkıp konuşurken de haklısın kardeşim biz de çok çekiyoruz bunlardan diye tezahürat yapmalısınız.

Velhasıl kelam... Onlar bunları yapıyor ki, camiadaki diğerleri görsün, örnek alsın yapmasın diye.
O kadar da babacan insanlar. Bakın bu iş böyle yapılır bilin, görün ama siz yapmayın diye. Kendilerini feda ediyorlar adeta. Her neyse umarım onların söz ve hallerine tercüman olmuş ve mesajı size iletebilmişimdir.

Kendi mesajıma gelirsek de... Bilinen bir atasözüdür:
Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla. !




10 Ağustos 2017 Perşembe

TUTUNAMAYAN STAJYER


Sevgili Cem Yılmaz'dan bir alıntıyla başlıyorum yazıya.
''Stajyer, kölenin Fransızcasıdır. Stajyer... Çağış, çağış... Pağa? Pağa yok..''

Bendeniz kadrolu uzman stajyer. Şahsım tevazu için fazla mükemmel bunu söylemeden geçemeyeceğim.

Staj yapma konusunda da stajdan kovulma konusunda da üzerime tanımam. Bu alemin Godfather'ı benim açıkçası.

Staj anılarıma gelirsek... Ne istersiniz? Ne vereyim abime?

Abime ne veririm meçhul. O kadar net ve istikrarlı bir insanımdır ki sağım solum belli olmaz! Stajyerlik anılarıma gelirsek orası benim gizli dünyam denebilir.

Freud' dan başlayarak psikolojideki insan sabrının integralini alacak kadar çok deney yaptım. Kobay farelerim hepinizin malumu. İnsan cinsi hamster.

Gel gelelim insan cinsi hamsterlara. Yahu anacım bunların cinsi bozuk. Hiçbir deneyin sonucunu adam akıllı vermiyor.

Aslında gelecek vadeden bir psikiyatrist adayı olabilirdim bir gece evvelinde eski sevgilim biyolojiyle ayrılmasaydık. Neyse... Kısmet diyelim..

Staj anılarımdan devam edelim. Geçen gün bir programa gittim, staja dahil işlerden biriydi bu. Programın adına bakarsanız İş adamaları toplantısıydı. İşleri vücut geliştirme üzerineydi. Özellikle de göbek ve enseyi  genişletmek ve kalınlaştırmak kulvarında. Zira pek bir kodamanlardı.

Toplantıya gelirsek o kadar mütevazı o kadar mütevazılardı ki neredeyse tevazudan başlarını eğmekten kambur olacaklarından korktum bir an için. O tevazu dolu ifadelerden mahrum kalmanızı asla ama asla istemem. O yüzden sizleri aydınlatmak adına  paylaşacağım.

''Bu programın organizesi bana verilseydi, 300 değil 30.000 kişi katılım olurdu... Aranızda en tecrübeli ve en kıdemliniz benim... Çıkmayın dışarı oturun beni dinleyin... Heyy, kime diyorum?... Bu tecrübeden mahrum kalmanız cehaletinizi baki kılar... Aydın olun biraz... Vay efendim benim şirketim şöyle seninki böyle... '' gibisinden tevazu yüklü cümleler kümesi.

Öylesine duygulandım öylesine doldu ki gözlerim ağlamamak için kendimi zor tuttum. İşte dedim işte bu güzide insanlar benim idollerim, mihmandarlarım olmalı. Aman yarabbi ne IQ'dur bu... Ara beni yiğidim...

İnanamayacaksınız ama bir anda öyle bir aydınlandım ki muasır medeniyet insanları zeka ve çağdaşlık seviyesine ulaştım. Resmen IQ'um tavan yaptı. Tabii üstadların yanında bizim ismimizin anılması bile doğru olmaz.

Her ailenin, çocuklarının olmasını istediği o muazzam seviye bu olsa gerek... Bilinen, önemli, kürsülerde konuşan insan olsun. Biz zorluk çektik o çekmesin...

Malum, hayat şartları. Herkesin aylık patronu tarafından kiralanma fiyatı farklı... Ama sorarsan sonuç olarak hepimiz eşitiz, hepimiz insanız...

Tamam doğu hepimiz insanız, hepimiz eşitiz kabul. Hatta bütün insanlar eşittir ama bazıları daha da eşittir.





YALNIZLIK ÖMÜR BOYU

     Her geçen gün derinleşen yalnızlığımda artık debelenip çırpınmayı bıraktım bekliyorum. Neyi mi? Hayır bir kurtarıcı ya da çözümü değil....